28 Mart 2014 Cuma

Max Stirner

Dünya benim dünyamdır, gerisi yalan. Hiçbir amacım yok benim, neredeyse bir bitki kadar yalın ve yaşam doluyum. Ancak benim bir mülkiyet düşkünü oldugumu sanmayın -bunu da ısrarla söylüyorum. Her düşkünlük beni tiksindirir. Meselemi Hiç’e bıraktığım için, hiçbir tutku umurumda değil. Ben tutkuların kölesi değil, efendisiyim. Beni var eden benim, çünkü benim nedenim benim. Kimse benden sorumlu değil ve kimseden’de ben sorumlu değilim. Bununla özgür olduğumu söylemiyorum, özgürlük kölelerin bir arzu ve tutkusudur, ben özgürlüğün nesnesi olacak kadar nesneci değilim. Özgürlük benimle birlikte doğdu ama ben başkaları gibi özgür olmaya mahkum değilim. Ben özgürlükten de arındım. Ben Biricik’im.





23 Mart 2014 Pazar

İyi Olmaya Çalışmaya Bir Son Ver

Bilinçli bir insan sadece iyi bir adam değildir, çok daha fazlasıdır. İyi bir insan için iyilik her şeydir; farkında bir insan içinse iyilik sadece bir yan üründür. Kendi varlığının farkına vardığın an iyilik seni bir gölge gibi takip eder. O zaman iyi olmak için bir çabaya gereksinim yoktur; iyilik senin doğan olur. Ağaçların yeşil olması gibi sen de iyisin.

Ama "iyi adam" farkında olmak zorunda değildir. Onun iyiliği büyük bir çaba sonucudur, kötü şeylerle; yalan söylemekle, çalmakla, dürüst olmamakla, şiddetle, yalancılıkla savaşıyor. Onlar iyi adamın içindedir ama bastırılmıştır, her an yeniden püskürebilir.

İyi adam hiçbir çabaya gerek olmaksızın kötü adama dönüşebilir çünkü bu kötü niteliklerin hepsi oradadır, yalnızca harekete geçmemiş halde durmakta, büyük bir gayretle bastırılmaktadır. Şayet bu gayrete bir son verecek olursa onlar yaşamında hemen püskürmeye başlayacak. Ve iyi nitelikler sadece üretilmiştir, doğal değildir. Dürüst olmak, içten olmak, yalan söylememek için çok gayret gösterir ama o bir çabaydı, yorucuydu.

İyi adam her zaman ciddidir çünkü baskılanmış tüm kötü nitelikler onu korkutmaktadır. Ve o ciddidir çünkü içten içe iyiliği için paye edinmeyi, ödüllendirilmeyi arzular. Saygın olmak için yanıp tutuşmaktadır. Sözde azizlerin çoğunlukla sadece "iyi adamlardır."

"İyi adam"ın ötesine geçmek için sadece bir yol vardır ve bu da varlığına daha çok farkındalık getirmektir. Farkındalık üretilebilecek bir şey değildir; o zaten oradadır, sadece uyandırılması gerekir. Tamamen uyandığında yaptığın her şey iyidir ve yapmadığın her şey kötüdür.


Sadece iyi olmakla yetinme. Unutma, neyin iyi neyin kötü olduğunu düşünmek bile zorunda olmadığın bir noktaya gelmek zorundasın. Farkındalığının, bilinçliliğinin bizzat kendisi seni iyiye doğru götürüvermeli; bastırmak yok. Mahatma Gandhi'yi farkında bir adam olarak adlandırmazdım, sadece iyi bir adam ve gerçekten iyi olmak için çok çabaladı. Onun niyetlerinden şüphem yok ama iyilik konusunda takıntılıydı.
Farkında bir insan hiçbir şey için takıntılı değildir; takıntısı yoktur. O sadece rahattır, sakin ve sessizdir, dingin ve durudur. Sessizliğinin içinden ne çiçeklenirse iyidir. Her zaman iyidir; seçimsiz farkındalıkta yaşar.

O yüzden sıradan iyi adam kavramının ötesine geç. İyi olmayacaksın, kötü olmayacaksın. Sadece tetikte olacaksın, bilinçli, farkında ve sonra ne gelirse iyi olacak. Bir başka açıdan diyebilirim ki farkındalığının bütünlüğünde Tanrısallığa ereceksin. Ve iyi, Tanrısallığın sadece küçücük bir yan ürünüdür.

Dinler sana iyi olmayı öğretip duruyorlar ki bu sayede bir gün Tanrıyı bulasın. Bu imkânsız; hiçbir iyi adam Tanrısallığı bulamamıştır. Ben tam tersine olanı öğretiyorum: Tanrısallığı bul ve iyi kendiliğinden gelecek. Ve iyi kendiliğinden geldiğinde kendisine has bir güzelliği, zarafeti, basitliği ve alçakgönüllülüğü vardır. Ne burada ne de ahrette bir ödül istemez. O kendi kendisinin ödülüdür.


OSHO

21 Mart 2014 Cuma

Büyük Kafalar

Büyük kafalar söz konusu olduğunda, tüm insan soyunun bu asıl eğiticilerinin, tıpkı etrafında gürültü yapan çocuk sürüsünün oyununa karışmak eğiliminde olmayan bir pedagog gibi, başka insanlara eğilim duymamaları elbette çok doğaldır. Çünkü onları yanılgılar denizinde doğru yola sevk etmek için ve hamlıklarının ve bayağılıklarının karanlık uçurumundan ışığa, kültüre ve soylulaşmaya çekmek için dünyaya gelmiş olanların, onların arasında; ama onlara ait olmadan yaşaması gereklidir. Bu yüzden, gençliklerinden başlayarak, ötekilerden belirgin bir biçimde değişik varlıklar olduklarını duyumsarlar; ama ancak yavaş yavaş, yılların içinden geçerek durumun açık bir bilgisine ulaşırlar; bundan sonra ötekilerden zihinsel uzaklıklarının yanı sıra fiziksel bir uzaklığın bulunmasını ve kendisi de genel sıradanlıktan az ya da çok dışlanmış bulunmayan hiç kimsenin onlara yaklaşmamasını da isterler.      

Arthur Schopenhauer